Evin Neresi Diye Sorsalar
- Tuğba Emer
- 10 Tem
- 2 dakikada okunur

Biri bana “Evin neresi?” diye sorsa Uzun uzun susarım önce.Çünkü bu sorunun cevabı bir adresle, bir posta koduyla, bir apartman dairesiyle sınırlanamaz benim için.
Evet, bir çatı altında yaşıyorum. Bir odada uyuyorum, bir mutfakta çay demliyorum. Ama ev Ev, benim için başka bir şey.Ev, sadece dört duvar değil.Ev, kalbinin güvende olduğu yer.
Evin neresi diye sorsalar, bazen "annemin gözlerinin içi" derim.Küçükken düşüp dizimi kanattığımda beni kucaklayıp “Geçti, geçti” diyen o yumuşak sesi mesela O sesin tonu bile evdi benim için.O seste ağlamak serbestti.Kırılmak da, susmak da Çünkü bilirdim, yargılamazdı.İşte o yüzden, annemin yanındayken hep kendim gibi hissederdim.Hiçbir rol yapmadan, hiçbir güçlü görünme çabası olmadan
Ama bazen o gözlerin içine bakamayacak kadar uzak olur hayat.O zaman “ev” biraz daha başka bir anlam kazanır.
Mesela bir dostun sesi Yıllar sonra bile aynı yerden devam eden bir sohbetin sıcaklığı Sen ne olursan ol, değişsen bile, seni eski hâlinle de yeni hâlinle de kabullenen bir dost.Onun yanına gidince “oh be” dedirten bir rahatlık.İşte o da evdir.
Ben öyle insanların yanında kendim olurum.Ayakkabılarımı çıkarır gibi çıkarırım üzerimdeki yükleri.Gülerim içimden geldiği gibi, ağlarsam utanmam.Çünkü bilirim, orası benim duygularımın da kabul gördüğü bir yer.Dışarıda herkes güçlü ol diyor ya Ev dediğin yer, zayıflığını saklamana gerek olmayan yerdir aslında.
Bazen bir şarkının içinde bulurum evi.Öyle bir an olur ki…Kulağıma çalınan bir melodiyle, sanki yıllardır ait olduğum yere dönmüş gibi hissederim.İnsan bazen fiziksel bir yer aramaz da, ruhunu saracak bir hâl arar.Bir ses, bir cümle, bir bakış…O kadar derin bir yerden dokunur ki sana, “Tamam,” dersin, “buradayım, evimdeyim.”
Biliyor musun, bazen evin bir kişide olur.Ama o kişi gider O zaman insan, evsiz kalır biraz.İşte bu yüzden bazı ayrılıklar sadece bir insanı değil, bir evi kaybetmektir aslında.
Ben evimi çok kaybettim hayatta.Bir evin içindeki sessizlikle, başka bir evin içindeki bağırışlar arasında çok fark olduğunu yaşayarak öğrendim.Kalabalık da olsa bir yer, sana huzur vermiyorsa ev değildir.Bazı çatılar altında soğuk üşütür, bazı bakışlar kalbini dondurur.İşte o yüzden, dört duvar değil ev.Dört kelimeyle bile insan kendini evinde hissedebilir.
Ben bazen bir parkta, yalnız otururken hissettim evi.Rüzgâr yüzüme değdiğinde, “Hayattayım ya hâlâ” dediğimde Ev demek, kendine dürüst olabildiğin an demekmiş meğer.Ev, başkasına değil, sadece kendine yaranmaya çalıştığın o içten zamanlarmış.
Peki ya senin evin neresi?Çocukken saklandığın battaniyenin altı mı?Yoksa sevdiğinle göz göze geldiğinde hissettiğin sıcaklık mı?Yalnız kalınca bile huzurluysan, belki de ev sensindir.Kendini taşıyabildiğin her yerde bir ev kurabilirsin belki de.Yıkılsa da eski evler, kurulur yenileri.Yeter ki sen, içindeki evi kaybetme.
Benim için ev Gece uyumadan önce kendime dürüst olduğum an.Kimseye değil, sadece kendime “Bugün iyi miydim?” diye sorduğum o sessiz zaman.İçimde bir yer var, küçük bir oda gibi.İçine çocuk hâlimi saklamışım, hayallerimi dizmişim raflara.Oraya bazen uğramayı unutuyorum.Ama ne zaman sıkışırsam hayatta, geri dönüyorum o iç odama.İşte o oda, benim evim.
Ev Belki de senin baktığın yerdir.Kimine göre eski bir mahalle, kimine göre bir çift göz, kimine göre çocuklarının gülüşü Ve bazen sadece senin yüreğindeki o sessiz inançtır ev.Kimsenin göremediği, ama senin hep bildiğin
Evin neresi diye soranlara artık tek bir cevap vermiyorum.Çünkü artık biliyorum ki ev, içimde taşıdığım bir şey.Ben nereye gidersem gideyim, içimdeki evi götürüyorum yanı başımda.
Kimi zaman bir çay fincanının buharında,Kimi zaman dua ederken gözümden süzülen bir damla yaşta,Kimi zaman bir çocuğun başını okşarken duyduğum şefkatte…
Ben evi bir sıcaklık, bir sığınak, bir kabulleniş olarak yaşıyorum.
Ve inan, evin adresi değişse bile,Gerçek evi bulan insanlar hiçbir zaman evsiz kalmaz.
Comments