İçimdeki Sessiz Çığlıkları Dinlemek
- Tuğba Emer
- 16 Tem
- 3 dakikada okunur

Bazen hayat, öyle bir noktaya getiriyor ki insanıı Ne yüksek sesle konuşabiliyorsun ne de susabiliyorsun. Dışarıdan sakin, hatta güçlü görünüyorsun belki ama içindeki sessiz çığlıklar kulaklarını sağır edercesine yankılanıyor. İşte ben de bugün sana tam olarak bu duygudan bahsetmek istiyorum. Öyle uzman gibi değil, bir arkadaşın gibi, yüreğini anlayan bir dost gibi
Hepimiz zaman zaman yoruluyoruz. Ama bu yorgunluk sadece bedenin değil; ruhun, kalbin, hatta umudun yorgunluğu oluyor. Ruhsal yorgunluk, çoğu zaman fark edilmiyor. Çünkü insanlar sadece gözle görüneni sorguluyor. Gülümsediğinde iyisin sanıyorlar. Ama kimse gözlerinin içindeki karanlığı göremiyor. Belki de sen bile o karanlığı uzun zamandır görmezden geliyorsunn
Sessiz Çığlıklar Neden Bu Kadar Gürültülü?
Kendi kendime defalarca sordum: “Bu sessizlik neden bu kadar içimi acıtıyor?” Çünkü bastırdığımız duygular, konuşamadığımız acılar, birikmiş hüzünler içimizde yankılanıyor. Her sustuğumuzda, içimizde bir çığlık daha atıyoruz aslında. Ve zamanla bu çığlıklar bir orkestra gibi çalmaya başlıyor içimizde. Sadece biz duyuyoruz Ne kadar ironik değil mi?
Duygusal iyileşme, sadece yaraları sarmakla olmuyor. Önce o yarayı fark etmemiz gerekiyor. Ben de yıllarca “iyiyim” demeye o kadar alıştım ki, bir gün gerçekten ne hissettiğimi unuttuğumu fark ettim. Aslında birçok kişi bu noktada ya terapiye ihtiyaç duyuyor ya da kendi iç yolculuğuna çıkıyor. Ben ikisini de denedim
Kendini Bulmak Kolay Değil Ama İmkânsız Da Değil
Bir dönem vardı ki, kendimi aynada tanıyamıyordum. Ne hayallerim vardı ne hedeflerim. Sadece yaşıyordumm ama yaşamıyordum. Boş bir kalıp gibiydim. Ama sonra bir gün, bir kitapta şöyle bir cümle okudum:“En karanlık an, sabaha en yakın andır.”
Bu cümle içimde bir kıvılcım yaktı. Belki de hâlâ içimde bir umut vardı. Belki de hâlâ kendimi yeniden bulabilirdim. Bu kıvılcımla başladım yeniden yürümeye. Küçük küçük… Hemen iyileşmedim, hâlâ da zaman zaman dalgalanıyorum ama en azından artık kendimi duymaya çalışıyorum. İçimdeki çığlıkları susturmuyorum, dinliyorum.
İçsel Huzur İçin Kendine İzin Ver
Şunu bilmelisin ki: Kendine iyi davranmak bir lüks değil, bir ihtiyaç. Bir fincan kahveyle kendine zaman ayırmak, bir gün boyunca sadece dinlenmek, hayır demek, sosyal medyadan uzak durmak, kimseye açıklama yapmadan ağlamak… Bunların hepsi duygusal iyileşme için gerekli.
Kendimizi sevmek bazen kulağa bencilce gelebilir ama aslında başkalarına gerçekten sevgi verebilmenin ilk adımı, kendi içimizi iyileştirmekten geçiyor. İçimizde huzur olmadıkça dışarıya yansıttığımız da eksik kalıyor. Bu yüzden kendine izin ver. Dinlenmeye, ağlamaya, içini dökmeye, hata yapmaya, iyileşmeye
Ruhsal Yorgunluk Gözle Görünmez Ama Gerçektir
Toplumun büyük çoğunluğu “görünmeyen” acılara inanmıyor. Depresyondaysan, “Çık biraz gez geçer.” diyebiliyorlar. Anksiyeteyle boğuşuyorsan, “Kafana takma.” diyebiliyorlar. Ama bu kadar kolay olsaydı zaten hepimiz mutlu olurduk, değil mi?
O yüzden ruhsal yorgunluk yaşadığında, kendini suçlama. Bu, senin zayıf olduğun anlamına gelmez. Aksine, bu kadar yükün altından kalkabildiğin için ne kadar güçlü olduğunu gösterir.
Küçük Adımlar da Adımdır
Kendini iyileştirme yolculuğunda atacağın her adım kıymetlidir. Bazen sadece bir pencere açıp derin nefes almak bile yeterlidir. Bazen bir şarkıya ağlamak ya da çocukluk fotoğraflarına bakmakk Bunların her biri, içindeki sesi duymak için bir anahtardır.
Ben kendi yolculuğumda hâlâ yürümeye devam ediyorum. Hâlâ bazı sabahlar uyanmak istemiyorum. Hâlâ bazen içimde susturamadığım çığlıklar oluyor. Ama artık biliyorumm O çığlıkları bastırmak yerine dinlemek gerekiyor. Çünkü iyileşme, susturmakla değil, duyup anlamakla başlıyor.
Eğer bu yazıyı buraya kadar okuduysan, belki senin de içinde bir şeyler konuşmak, bağırmak, anlatmak istiyor Lütfen onu susturma. O sesi duy. Çünkü o ses, senin gerçek sesin olabilir. Sessiz çığlıklarını bastırma. Onları dinle. Onlar sana bir şey anlatmaya çalışıyor. Belki “Artık kendin için bir şey yap.” diyor. Belki de sadece “Ben buradayım, beni fark et.” diyor.
Unutma, sen değerlisin. Ve bu dünyada kimsenin göremediği ama senin içinde var olan o kırılgan güzellik, belki de en büyük gücün.



Yorumlar