Teslimiyetin İçindeki O Büyük Manevi Anlam
- Tuğba Emer
- 18 Ağu
- 3 dakikada okunur

Bazen öyle anlar olur ki, insanın yapacak hiçbir şeyi kalmaz. Elinden gelenin sonuna gelmiştir. Dua etmiştir, çabalamıştır, sabretmiştir, gözyaşlarıyla geceleri sabah etmiştir Ama hayat, bildiğini okumaya devam etmiştir. İşte o noktada teslimiyet başlar. Zorunluluktan değil gönüllü bir bırakışla Kalben, ruhen, derinden gelen bir “tamam”la.
Teslimiyet, çoğu zaman zayıflık gibi görülür. Sanki pes etmek, vazgeçmek gibi Oysa bana sorarsan teslimiyet, en güçlü insanların taşıyabildiği en ince çizgidir. Çünkü teslimiyet insanın kendi acziyetini kabul edebildiği, kontrolü elinden bırakmayı seçebildiği, ilahi plana saygı duyduğu yerdir. Ve bu, öyle göründüğü kadar kolay bir şey değildir.
Bir an düşün Her şeyi kontrol etmeye çalışan o iç sesin, hep bir çözüm bulmaya çalışan zihnin, her ihtimali hesaplamaya çalışan kalbin Bir gün gelip sadece “Allah’ım, ben bilemiyorum. Sen biliyorsun. Ben beceremiyorum, Sen en güzelini yapansın” diyebildiği o içsel kırılma. Kırılmak ama dağılmamak. Aksine, o kırılmada yeniden bütünleşmek İşte orası, teslimiyetin doğduğu yerdir.
Teslim oldukça sanki içim hafifliyordu. Gözyaşlarım dua oluyordu, sessizliğim secdeye dönüşüyordu.
Sonraları fark ettim ki, teslimiyet yalnızca büyük kayıplarda değil, hayatın her alanında ruhu şifalandıran bir hâldir. Planlar tutmadığında, insanlar sırtını döndüğünde, işler sarpa sardığında, yolun sonuna geldiğini düşündüğünde O anlarda her şeyi olduğu gibi kabullenip “Allah’ım, senin yolun daha hayırlıysa ben razıyım” diyebilmek İşte o razı oluşun içindeki incelik, insanın ruhunu derinden onaran bir huzur getiriyor.
Bakınca hayat zaten teslimiyetle başlıyor. Bir bebeğin anne karnında büyümesi teslimiyetin en saf halidir. Doğar, ağlar, susar, acıkır, doyar Her şeyi bilen bir el onu yönlendirir. Bebek sorgulamaz. Bilir ki biri onun için en doğrusunu yapıyor. Biz büyüdükçe o teslimiyet hissini kaybederiz. Zihin devreye girer, ego konuşur, kontrol arzusu yükselir. Ama acılarla yoğruldukça, yavaş yavaş o ilk saflığa geri dönmeye başlarız.
Benim için teslimiyet, sadece “oluruna bırakmak” değil. Aksine, en çok çabayı verdikten sonra “olmuyorsa vardır bir hayır” diyebilmek. O çabanın sonunda gönlünle serbest bırakmak. Zihinsel olarak pes etmek değil, ruhsal olarak güvenmektir teslimiyet. Yani, “Ben yolda yürüyorum, ama yolun nereye vardığını yalnız Sen bilirsin” diyebilmek.
Ne zaman bir şey için çok uğraşsam, içimde bir darlık hissettiğimde kendime şunu sorarım “Gerçekten bu senin yolun mu, yoksa sadece senin istediğin mi?” Çünkü bazen ruhun istediğiyle nefsin istediği karışır. Nefis bir şeyi takıntı haline getirir. Ama teslimiyet, bu ikisini ayırabilmeyi öğretir insana.
Teslimiyet demek, her şeye razı olmak değil elbette. Haksızlığa, zulme, kötülüğe “tamam” demek değil. Teslimiyet, hak yolunda mücadele ederken sonuçları Allah’a bırakabilmektir. Ve bazen, kendi adaletimizi kurmaya çalışırken aslında hayatın ilahi adaletine engel olduğumuzu bile fark etmeyiz.
Bir kere bile başına gelen kötü bir olayın aslında seni daha büyük bir kötülükten koruduğunu fark ettiysen Veya bir türlü olmadı dediğin bir şeyin sonunda “iyi ki olmamış” dedirttiğini yaşadıysan İşte o anlar, teslimiyetin meyvesidir. Çünkü Allah bazen seni geri çeker, yolunu değiştirir, bekletir, geciktirir ama asla sebepsiz bırakmaz.
Ben hep şöyle derim kendime “Güvendiğin dağ yıkılınca üzülme. Allah seni, yıkılmayan dağa yönlendiriyor olabilir.” Belki de o yüzden, artık her imtihan geldiğinde önce bir nefes alıyor, sonra “Rabbim, bunu da hayra tebdil eyle” diyorum. Direnmiyorum. Yön değiştiriyorum.
Teslimiyet bir dua hâlidir aslında. Sessiz bir dua Gözyaşıyla edilen bir yalvarış, içten gelen bir tevekkül. Belki bir yastıkta, belki yürürken, belki kalabalıklar içinde tek başına İçinden sadece “Sen bilirsin” diyebildiğin anlar En çok da o anlarda, Allah’a yakın olduğunu hissedersin.
Ruhunun, zihninden daha önde olduğu her yerde, teslimiyet vardır. Ve bu, seni tüketmez aksine, senin enerjini daha doğru yere yönlendirir. Yorulduğun yere değil, huzur bulduğun yöne.
Hayat bazen bizim planlarımızı alt üst eder ki, kendi planına yer açsın. Teslimiyet, bu plana duyulan sonsuz bir güvendir. Gözünle göremesen bile kalbinle inanmak Sesini duyamasan bile varlığını hissetmek
Ben artık hiçbir şeyi zorlamıyorum. Olmuyorsa “hayırdır” diyorum. Gidiyorsa “nasip değilmiş” diyorum. Kalıyorsa “şükür” diyorum. Çünkü anladım ki, teslimiyet bana kaybettirmiyor. Tam tersine beni kurtarıyor. Kendi iç karmaşamdan, kendi istek saplantımdan, kendi ben bilirim hâlimden
Bugün buraya yazıyorum, belki biri duyar, belki biri tam da bu yazıda teselli bulur Teslimiyet zayıflık değildir.Teslimiyet, inanmaktır.Teslimiyet, güvenmektir.Teslimiyet, ilahi olanla arandaki köprüdür.
Ve o köprüyü geçtiğinde, hayat bambaşka bir yerden sana gülümser.



Yorumlar