Zayıflığın Verdiği Güç
- Tuğba Emer
- 13 Ağu
- 3 dakikada okunur

Biliyor musun, hayat bana gücün her zaman yumruğunu sıkmaktan geçmediğini öğretti. Güç bazen susmakta, bazen ağlamakta, bazen de “elimden bu kadarı geliyor” diyebilmekte saklıymış. Zayıf hissettiğimiz anlar, aslında içimizin en çıplak ve en dürüst haliymiş. İşte tam da o anlarda gerçek gücümüzü fark ediyormuşuz Belki başkaları anlamıyor ama ben anlıyorum, çünkü ben o zayıflığı iliklerime kadar hissettim. Ve itiraf edeyim, hiç bu kadar güçlü olmamıştım.
Güçlü olmayı yanlış öğretmişler bize
Küçüklüğümüzden beri şöyle duyduk “Ağlama”, “güçlü ol”, “dik dur”. Sanki insanın güçlü olması, hiç kırılmamasıymış gibi Oysa ben şimdi biliyorum ki, insan en çok kırıldığında tanıyor kendini. En yalnız kaldığında duyuyor içindeki sesi. O kalabalıklar içinde gülümseyen değil, odasında sessizce ağlayan insan gerçek bir iç yolculuğa çıkıyor.
Zayıflık, dışarıdan bakıldığında bir eksiklik gibi gösterilir çoğu zaman. Ama ben sana bir şey söyleyeyim mi? En büyük dönüşümler, zayıf hissettiğimiz zamanlarda başlıyor. Kendinle yüzleşmenin başladığı yer orası çünkü. Kendine dürüst olduğun, maskelerini çıkardığın, "Ben de yoruldum" diyebildiğin yer
“Ben güçsüzüm” demekle başlayan bir iyileşme var
Bir gün aynaya bakıp "Ben bittim" dediğimde, aslında yeni başlıyordum. O gün anladım ki, tükenmişlik bir son değilmiş. Tıpkı bir toprağın çatlaması gibi Kurur, parçalanır ama sonra yağmurla birleşince yeniden filiz verir ya İşte o çatlaklar, yeni hayatın ilk adımıymış.
Zayıf hissettiğimiz anlarda ortaya çıkan bir iç ses var. Sessiz ama derin Bize diyor ki “Tamam, düştün. Ama düşmek kötü bir şey değil. Çünkü artık nasıl ayağa kalkacağını biliyorsun.”
Başkalarının güçlü gördüğü biz, içimizde ne fırtınalar kopardık
Sen de yaşadın mı bilmiyorum ama bazen insanlar sana “Sen çok güçlüsün” diyor ya O an gülümsüyorsun ama içinden geçen tek şey: “Keşke içimi bilseler” Ben de çok dedim bunu. Çünkü güçlü görünmek bir tercihti bazen. Zayıf halimizi kimseye göstermek istemediğimiz için yüzümüze o maskeyi taktık. Ama ne oldu biliyor musun? İçimizde bastırdığımız o duygular, sessiz bir çığlığa dönüştü.
Bir gün geldi, artık taşıyamaz hale geldik. İşte o günlerde zayıflık geldi bizi sarıp sarmaladı. Ağladık, kendimize kızdık, hayata küstük. Ama sonra Sonra bir sabah gözlerimizi açtık ve “Ben buradayım” dedik. İşte orası kırılganlığımızdan güç devşirdiğimiz yerdi.
Güçlü olmak, acıyı bastırmak değil; acıya rağmen devam edebilmekmiş
Ben bunu çok geç anladım. Önce kaçtım acılarımdan. Görmezden geldim, bastırdım. Ama acılar öyle şeyler ki, sen onu sustursan da o içinden konuşmaya devam ediyor. En olmadık anda çıkıp sana “Ben hâlâ buradayım” diyor.
O yüzden güçlü olmak; “Ben üzülmüyorum” demek değilmiş. “Üzüldüm, incindim ama yine de yoluma devam ediyorum” diyebilmekmiş. Kendi kırık parçalarını toplaya toplaya yürümekmiş. Kimseye göstermediğin halde, her gün yeniden doğmakmış.
Zayıf anlar, bize insan olduğumuzu hatırlatır
Kendini yetersiz hissettiğin, hayata küsüp battaniyenin altından çıkmak istemediğin günler olacak. Hepimizin var. Olmalı da Çünkü biz robot değiliz. Hep dik durmak zorunda değiliz. Hep başarılı, hep neşeli, hep "iyi" görünmek zorunda da değiliz. İyileşmenin yolu, o zayıf anlarla barışmaktan geçiyor.
Ben artık ağlamaktan utanmıyorum. Çünkü gözyaşlarım, içimdeki kırık yerleri temizliyor. İçimde ne varsa akıtıyor dışarı. O yüzden ağlamak bir zayıflık değil, bir temizlik bence. İçsel bir detoks
Zayıflık bazen dua etmektir, bazen susmaktır
Benim en zayıf anlarım, dua ettiğim zamanlara denk geldi. İçimden sadece “Allah’ım, bilmiyorum ama sen biliyorsun” diyebildiğim, kelimelerin kifayetsiz kaldığı zamanlar O anlarda anladım ki, zayıflıkla gelen o teslimiyet hali, bizi en güçlü yapandır.
Ve bazen de hiçbir şey söylemeden, sadece durmak Sessizce beklemek, gözlerinin içine baka baka konuşamamak İşte o anlar da çok şey öğretir insana.
Peki şimdi ne yapmalı?
Kendini zayıf hissettiğin zaman, kaçma o duygudan. Saklama, bastırma. O duygunun içinde kal. Kulağını iç sesine ver. Çünkü o ses seni bir yerlere götürecek. Belki de bu yazıyı okuduğun şu an, senin için o yolculuğun başlangıcı
Unutma, en sağlam kökler en derin yarıklarda büyür. Sen de o derinliklerden geçiyorsun belki. Ama bu seni eksiltmez. Aksine, seni olman gereken kişi haline getirir.
Güç, zayıflığını sevebilmektir
Ben artık zayıflığımı seviyorum. Çünkü beni ben yaptı. Beni merhametli yaptı, empati dolu biri yaptı. Kırılgan ama cesur biri İçim ağlarken bile başkalarına umut olabildiysem, işte o zaman gerçekten güçlüymüşüm.Ve biliyorum ki sen de öylesin. Çünkü bu yazıyı buraya kadar okuduysan, sen de o içsel gücün izini sürüyorsun.
Kendine sarıl. Çünkü sen, güçlü olmanın ne demek olduğunu gerçekten bilen nadir insanlardansın. Zayıflığınla barıştığında, aslında ne kadar özel olduğunu daha iyi anlayacaksın.Ve bir gün biri gelip sana “Nasıl bu kadar güçlü olabiliyorsun?” diye sorduğunda, sen sadece gülümsersin
“Çünkü ben, zayıflığımı kucakladım”
Sevgiyle,



Yorumlar